Bu Blogda Ara

15 Haziran 2015 Pazartesi

Maria Puder'den Raif Efendi'ye Mektup

Raif,

Bazı aşklar ve düşünceler öldürülemez. Mevcudiyetinizin sona ermesi ve unutturulmak istenmenize rağmen bugün yazdıklarınızı ve hissiyatınızı paylaşan yüz binlerce insan olması sizi bir nebze mesut edecektir.

Makus talihiniz, razı gelmek zorunda kaldıklarınız ve mecbur edildiklerinizi sık sık düşünüyorum. Sanmayın ki yaşananları unuttum. Aşkı bilir mahcup haliniz, günlerce tablomun karşısında oturuşunuz ve tabloya bakarken çehrenizin aldığı o hal, zihnimden hiç silinmedi. Bugün bırakın aşk üzerine yazmayı, bunu gönlünde derinden hissedebilen birileri olduğundan dahi şüphe etmekteyim. Yazdıklarınızı her okuduğumda mert ve naif şahsiyetiniz, adalet duygunuz ve maalesef bana ait olmayışınız, tüm çıplaklığıyla gözlerimin önüne serilmekte.

Sizi hayatıma giren diğer erkeklerden daha az sevmedim. Sadece, size karşı daha  acımasızdım. "Böyle yaşanması gerekir miydi?" sorusunu bana sormayınız. İşte, ben buyum. Görüyorsunuz ya, yazılanları tersine çeviremem, yaşananları silip atamam. Münasebetimizin bu şekilde yarım kalması, hayat çizginizin beklenmedik yerden bir anda kesilmesi bana ne kadar acı verdi!.. Hala düşündüğümde içimi sızlatan bu ayrılığın bir son olmadığını bilmelisiniz. Sizin benimle olan imtihanınızda en önemli engeliniz, eşitlik talebinizdi. Bana göre bazı insanlar eşit olamaz  Raif, eşitlik ve özgürlük talebi, en tehlikeli arzulardan biridir. Bunu belki biliyordunuz fakat talebinizin muhatarasına rağmen, bu talebinizi her fırsatta dile getirdiniz. İşte bu noktada "Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek, bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı?" diye serzenişte bulunduğunuzda dahi ilk hısımlarınızın, adına hak talep ettiklerinizin olduğunu bilemediniz. Bugün dahi çok şey değişmiş değildir.

Her zaman dediğim gibi, bilirsiniz ben hemcinslerim gibi itaati öğreten teamüllerden uzak büyüdüm ve yaradılışım gereği inatçı ve hatta bazen dik başlı olabilirim. Çekinmeden size bunları yazabilmenin en önemli nedeni de budur. Ayrıca size yazmaya hasret kalışım da diğer bir nedendir.

Mektubum elinize ulaşır mı yahut okumak imkanı bulur musunuz, bilemiyorum. 67 yıl kadar gecikmiş bu mektubum, uykunuzu serinletir mi yahut gönlümün ızdırabını dindirir mi, o da ayrı bir muamma. Sadece sizi, çok sevdiğiniz Turgenyev romanlarında, tarihteki "Moskof Tohumları"nda, aşk şiirlerinde, ilkbahar geldiğinde kırlara yayılan çimen kokusunda, "Başını göğsüme sakla sevgilim, Güzel saçlarında dolaşsın elim, Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim, Sevişen yaramaz çocuklar gibi" dizelerinde hatırlamakta ve uzun uzun düşünmekte olduğumu bilmenizi isterim.




Bir iki roman okuma süresince geçirdiğimiz vakitlerde sevdim sizi, Kalpten sevdim. Lakin nerede, nasıl yitip gittiğiniz üzerine söylenen yalanlar, sizi düşünerek geçirdiğim habersiz saatler devam etmekte. Giderken düşündüğünüz ne idi? Ben mi, varlığından dahi haberdar olmadığınız evladınız mı? Münasebetimizin uzun soluklu olacağına dair umudunuz mu? Belki bu soruların cevabını veren olmayacak ama siz müsterih olun diye söylüyorum, umursamazlığı ile maruf olan ben, sizi hep hatırlayacağım. İnsanlar hatırlayacak. Öldükten sonra bile...

Her şeyin en başından itibaren bildiğini belli eden gözlerinize, mahcup gülümsemenize ve çekingen gözlüklerinize, ebedi uykusundaki eşsiz ruhunuza sonsuz sevgi ve hürmetlerimle... Sizi seven dostunuz...


                                                                                                                                   
                                                                                                                             Maria Puder

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hangi yazarların hayatını öğrenmek isterdiniz?